Çocuk Edebiyatı

Tüm kalbimle bağlanacağım bir yazarım daha oldu: Astrid Frank. Bildiğim kadarıyla Türkçeye çevrilen ilk kitabı ENNO YA DA ASFALTTAKİ KARAHİNDİBA. Alman yazar Astrid Frank 1966 doğumlu. Alman dili ve edebiyatı ile pedagoji eğitimi almış. Çeşitli yayın evlerinde çevirmen ve lektör olarak çalışmış. 1999 yılından beri de çocuk ve gençlik kitapları yazıyor. İki oğlu var. Kitabın iç kapağında şöyle diyor : Harika iki oğlum için, oldukları gibi iyi olan, ve büyüdüklerinde yürüyecek

2020 yılının Ekim ayında ilk baskısını yaptıktan hemen sonra ikinci baskısını yapmış bir romanı tanıtacağım size: Asılı Dağ'ın Kâhini. Ben sosyal medya paylaşımlarından görüp, merak etmiş ve almıştım. Vladimir Tumanov'dan okuduğum ilk eser. Kendisinin ülkemizde aynı yayınevi tarafından yayınlanmış iki romanı daha var: Kraliçeyi Kurtarmak ve Haritada Kaybolmak. " "Kraliçeyi Kurtarmak" yazarın ilk çocuk romanı. Bu romanda matematiksel bilmeceleri çözerek bir maceraya atılıyormu

Salonda kocam bir yandan televizyondaki haberleri izleyip bir yandan telefonuna göz atarken ben de elimde John Yeoman'ın USTA İLE AYI 'yı almış, okuyordum. Gayri ihtiyari (şimdi bunun anlamını bilmeyen küçük okularım olur: elimde olmayarak demek istiyorum) bir kahkaha patlattım. Ardından bir tane daha, bir tane daha ve kitap bitene kadar sonsuz kere daha. Allahım ne kadar eğlenceliydi. Yine çok sevdiğim bir arkadaşımdan ödünç aldığım kitaplar arasında. Bu arada daha öncede s

Şimdi... az önce okuyup bitirdiğim, hâlâ yüzümde attığım kahkahaların izi dururken bu kitap hakkıyla nasıl anlatılır bir düşüneyim... Benim çalışma masamın hemen yanında bir mantar panom var ve onun üzerine iğneyle tutturulmuş notlar. Bunlardan biri, küçük kare bir kağıtta yazılı HARİKA anlamına gelen kelimeler: OLAĞANÜSTÜ, MUHTEŞEM, EŞSİZ, HARİKULADE, MUCİZEVİ gibi şeyler. Bu benim etkilendiğim şeyler için "Harika" yerine farklı kelimeler kullanmak amacıyla kendime düştüğüm

Çok sevdiğim bir arkadaşımla kitap değiş tokuşu yaptık. Önce o bana elinde benim okumam için önerdiği kitapları gönderdi. Sonra elindekiler bitince de ben ona vereceğim. Lütfen kitap almadığım düşünülmesin. Ben kitap oburlarındanım. Çok okuyorum, asla doymuyorum ama son zamlardan sonra kitaba bütçe yetiştirmekte zorlanıyorum. Bir de benim yaşımdakiler aslında kütüphane kültürüyle büyümüş kişiler. Biz tüm araştırmalarımızı mahallemizdeki kütüphanelerden yapar, haftalık kitapla

Bu kitabın çıkış aşamasını, hikâyesini yakından takıp ediyordum. Sevgili Şafak Ökdemir ile sosyal medya aracılığıyla tanıştık. Ancak kitaptaki biyografisini okuyuncaya kadar nasıl çok yönlü bir insan olduğunu bilmiyordum. Tanımayanlar için şöyle kısaca bir bilgi vereyim: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Mezun olduktan sonra bir yıl kamuda doktorluk yaptıktan sonra görevinden istifa edip Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girmiş. Okurken çalışmaya başlamış.

Çocukluğunu bu topraklarda geçirmiş yolu efsanelerle ve masallarla kesişmemiş olanımız var mıdır? Çoğu zaman bu iki tür birbirine geçmiş, öyle algılanmıştır. Bugün size tanıtacağım kitap bir ustanın kaleminde birleşmiş güzel bir seçki. Önce tanımayanlar için kısaca Ali Püsküllüoğlu'ndan bahsetmek istiyorum. Ali Püsküllüoğlu , Kadirli doğumlu. Sağlık sorunları nedeniyle Mersin Lisesi'ni yarım bırakarak Adana ve İstanbul'da çeşitli işlerde çalışmış. Bu işler çiftçilik, gazete v

Biliyorum Hanzade Servi'nin epeyce bir hayranı var. Benim onun kaleminden okuduğum ilk romandı DEDEM NEREDE. Kitap şöyle başlıyor: "Giriş. 17 Eylül 2016, kesinlikle sıradan bir gün değildi. Uğurlu çoraplarım çamaşır makinesinden çıkmadı, iki yaşındaki kardeşim bana "döviz çıpası" dedi, Erimeyen Kardan Adam adlı şiirimle Pusluvadi Şiir Yarışması'nda birinci oldum ve dedemi kaybettik. dedemi kaybettik derken kastettiğim, onu gerçekten kaybettiğimiz..." Şaka değil kahramanız Sor

Bugün Zuko gideli tam üç gün oldu. Bomboş geçen tam tamına üç koca gün. Hiçbir haber yok ondan. Yalnızlık içimi kapladı. Öyle çok üzgünüm ki. Bazı sabahlar artık hiç geri gelmeyeceğini düşünüyorum ve uyanmak istemiyorum. Sitedeki diğer evlerden, bahçeden bir köpek havlaması duysam önce o mu diye cama koşuyordum. Ama hiçbiri Zuko değildi. Ayrıca ben onun sesini hırlaması, havlamasını nerede duysam tanırım. Böyle zamanlarda sadece kendimi kandırıyordum biliyorum. Sonra da...

Her zaman söylemeye devam edeceğim çocuk edebiyatı eserlerini çocuklar kadar büyükler de okumalı. Neden mi? Bir çocukluğun o hevesli, meraklı ve neşeli dünyasına kısa bir sürelik de olsa geri dönmek. İki daha iyi bir dünya için neler yapılması gerektiğini hatırlamak, hatırlatmak için. Şişkolar ve Sıskalar romanı Can Çocuk tarafından yayınlanıyor. Benim elimdeki 26.baskısı. Yazar Andre Maurois. Kitapları mahla yani takma akdla yazmış. Asıl adı Emile Herzog. 1885 yılında dünya

Artık canıma tak etmişti. Bu kaçıncı giden ama geri gelmeyen top?...  Bizim mahallemiz sessiz sakindir. Sıra sıra dizilmiş üç dört katlı evler ve hemen arkalarında küçük bahçeler vardır. Evler oldukça eskidir. Babam bir keresinde kendisinden bile yaşlı olduklarını söyledi. Buralara kentsel dönüşüm diye bir şey gelecekmiş. Ayak seslerini duyuyormuş. Ne olduğunu tam anlamasam da ben hayalimde bir dev olmalı diye düşünüyorum. Bizimkilere göreyse çok sevilen bir şey çünkü gelişin

Epeydir tanıtmak için heyecanla beklediğim bir kitaba sıra geldi: Cesur Tohum Pino . Eksi 18 Edebiyat grubunda birlikte kalem oynattığım değerli arkadaşım Serap Şahin'in çocuk romanı. Çocuklar tarafından çok sevilmiş ve çok satmış bir roman. Sanırım yeni baskısını da yaptı ve dağıtıma çıktı. Roman 12,5 - 19,5 cm boyutlarındaki baskısıyla standart boyutlarda tasarlanmış. Sert karton kapağı ve özellikle kapak resmiyle dikkat çekiyor. Resimleyen sanatçı Hüseyin Sönmezsoy . Kapa

Bir kol saati olarak ikinci defadır kaybedilmiş olmanın üzüntüsü içindeyim. Ah! Bir bilseniz ilkinde başıma neler gelmişti? En iyisi hikâyemi en başından anlatmak. Belki inanmayacaksınız, ben tam yüz yaşındayım.  İlk sahibim maaş hatırası olarak beni çok bilinen bir mağazadan almıştı. O zamandan beri aynı ailenin üyeleri arasında nesilden nesile el değiştiriyordum. İşinin uzmanı bir saatçinin elinde yapıldım. Adı neydi?  Hafızamı biraz zorlarsam bulacağım. Hah! Nezihi Usta İl

Yağmur bu yıl okula başladı. Bir sürü arkadaşı vardı. Öğretmeni onlara harfleri öğretti. Renkleri zaten biliyorlardı. “Öyleyse dedi öğretmen hadi bakalım hepiniz bir resim çizin” Resimin konusu “YAŞADIĞIMIZ EV” olacaktı. Ama sadece evi değil, içinde yaşayan canlıları da çizecekti. Aslında bu bir aile resmi olacaktı.  Yağmur resim yapmayı çok severdi. Renklerden de en çok moru. Aldı eline mor kalemini onunla önce dört katlı bir apartman çizdi. Bu bir aile apartmanıydı. Sonra b

Gündemimizde hep kitap var. Söz konusu da genelde çocuklar oluyor. Çünkü kitap okuma alışkanlığının çocukluk yıllarda başladığına vurgu yapılıyor. Zamanımızda çocukların kitaplardan uzaklaşıp, dijitalleştiği eleştirisi duyuyoruz. İşte tam da bu eleştirilerle çevriliyken elime geçti bu güzel kitap. Bizim Sokağın Hikayesi , yazar Hira Ayşe Özsoy 'un son çocuk kitabı. İş Bankası Kültür Yayınları 'ndan çıkmış. Tavus Kuşu'nu Kim İyileştirir? Kirpiyle Kim Arkadaş Olur? Tilki'yi Ki

Küçük kahverengi ve ıslak burnunu toprağa sürerek dolaşıyordu. Artık kaybolduğundan emindi. Çünkü bütün kokular birbirine karışmaya başlamıştı. “Kahrolası şu yeşil ağaçların hepsi birbirine benziyor” diyerek havladı. İz olsun diye bıraktığı idrarı bile işe yaramıyordu. Üstelik güneş batmaya başlamıştı ve ilk kez evinin dışındaydı.    Evet ya “ev”. Şimdi sıcacık evde olmalıydı. Işıl’ın ayak ucuna uzanmış o kitabını okurken kendisi de keyifle uyukluyor olacaktı. Ev… Bir düş kad

Doğanın insan eliyle geri dönülmez bir değişime uğradığı günümüzde çocuklara doğru mesajların verilmesi çok değerli ve çok önemli. Yönbulucu , Kral Kelebekleri'nin zorlu yolculuğu anlatırken çocuklara doğayı algılamayı, anlamayı öğretiyor. Alt mesaj olarak sürekli doğa sevgisini taşıyan bir hikâye anlatıyor. Sadece anlatmakla kalmıyor, sonunda geleceği birlikte kurmaya davet ediyor. Yönbulucu sevgili yazar arkadaşım Yurdagül Şahin 'in ilk çocuk kitabı. Bizim tanışıklığımız

Merhaba benim adım Ege. On bir yaşımdayım. İzmir’de yaşıyorum. Otuz Ekim’de burada büyük bir deprem oldu. O sırada uzaktan eğitimdeydim. Masa zangır zangır sallanmaya başladı. Evimizde ne varsa sağa sola saçıldı. Annem beni ve kardeşimi oturduğumuz apartmandan dışarı çıkarttı. Sokağa çıktığımızda herkes bağırıyordu. Birkaç blok ileride bir apartmanın çöktüğünü gördük. Büyükçe bir parkın ortasına doğru ilerledik. Evinden çıkabilenler yanımıza gelmeye başlamıştı.  Bazı adamlar

Oturduğu yerden hızla ayağa kalktı.  Dizlerinin üstündeki battaniyeyi yere fırlatmıştı. Sonra da üstündeki tüm kıyafetleri de sanki bir yere yetişmesi gerekirmiş gibi çıkarmaya başladı. Karşımızda sadece gri penyeden uzun donuyla çıplak kaldığında Kerem’in başına vurdu. Biz ne olduğunu anlamaya çalışırken koskoca adam tıpkı bir çocuk gibi konuştu: “Hadi bakalım en son gelenin ağzına …. girsin” İşte o zaman avazımın çıktığı kadar bağırarak annemi çağırdım. Çocuklar arkama geçi

Nokta ve Mış Gibi kitaplarıyla da tanıdığımız Peter H. Reynolds ’tan yeni bir kitap daha okudum, adı : Benden Bir Tane Daha Olsa . Yazarın kitaplarını daha önce okuyanların aşina olduğu gibi bu kitap da yine çizimleriyle ön plana çıkıyor. Aynı zamanda meselesini çocukların anlayacağı bir dilde kısa cümlelerle ve çok açık bir şekilde anlatıyor. Bu kitapta işlenen konu isminden de anlaşılacağı üzere ‘zaman programlama’. İsterseniz öncelikle “ Benden Bir tane Daha Olsa ” kitabın